Prof. Dr. Mehmet Zeki Duman

FATİHA SURESİ VE TAŞIDIĞI ANLAM ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Prof. Dr. Mehmet Zeki Duman

 FATİHA SURESİ HAKKINDA ÖN BİLGİ

Fatiha, Kur'an'ı Kerim'in, tam sure olarak indirilmiş olan ilk suresidir. Mekke'de Hz. Muhammed'in peygamber olarak görevlendirilmesinin /bi'setin ilk yıllarında indirilmiştir. Toplam yedi âyettir.

Fatiha Suresinin bir adı da ‘salât'tır. Salât duâ anlamındadır. Duâ ise, kul ile Allah arasında ilişkiyi, iletişimi sağlayan bağ demektir. Nitekim mü'minler, namazda ve her rekâtta ya da namaz hâricinde bu sureyi tam bir bilinç halinde /şuurlu olarak ve manasını da zihninden geçirerek okurken Allah ile tam bir vuslat halindedir. Bu sure mana bakımından üç bölümden oluşturulmuştur:

Birinci bölümde kul, bilerek, inanarak ve içinde hissederek Allah'a hamd ve şükretmekte; O'nu Rahman /merhamet sahibi ve Rahim /acıyan, esirgeyen vasfıyla övmekte; hesap ve ceza günü demek olan ‘din günü'nün tek hâkimi ve yöneticisi olduğunu söylemek suretiyle gönlünde yüceltmektedir.

İkinci bölümde , Ezelî Sözleşme olarak da bilinen “Elestü bi Rabbiküm?” hitabının muhatabı olarak “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna “belâ” yani, “evet” demek suretiyle kulluğunu ikrar ve itiraf eden mü'minin, yine ayni şekilde ne söylediğini bilerek, inanarak ve içinde duyarak: Rabbimiz, “Biz yalnız sana ibadet ediyoruz ve yalnız senden yardım diliyoruz. ”Senden başkasına asla kulluk etmiyoruz!..." diyerek Allah ile ezeldeki sözleşmesini /ahdini vurgulu bir biçimde tekrar tekrar yenilemektedir.

Üçüncü bölümde ise, Takva sahibi bir kulun, bu iman ve ikrarını hayatı boyunca sürdürebilmesi için Rabbinin teveccühüne ve yardımına ihtiyacının olduğu bilinciyle Allah'dan hidâyet istemekte ve Nebilerin, Sıddîklerin, Şehitlerin ve İyi İnsanların (Bkz.Nisa, 4/69) yolu ve yasama biçimi olan ‘Sirat-i Müstakim'de daim kılmasını niyaz etmektedir.

KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH'A SIĞINIYOR

RAHMAN RAHÎM ALLAH'IN ADIYLA BAŞLIYORUM

1. Hamd ve şükür âlemlerin Rabbi Allah'adır;

2. O, merhamet sahibidir, esirgeyendir.

3. Din günü'nün /hesap ve ceza gününün tek sahibi ve yöneticisidir.

4. (Rabbimiz), Biz sâdece sana kulluk ederiz ve sâdece senden yardım dileriz /başkasına kulluk etmiyoruz.

5-6. Bizi ‘Sırat-i Müstakim'e, kendilerine özel nimet verdiğin kimselerin yolu olan doğru yola ilet ve onda dâim kıl .

7. Öfkelendiğin fasıkların ve dalâlete sapmış olan kâfirlerin yoluna değil.

Âmin: Allah'ım duâmızı kabul buyur!

Simdi değerlendirmemize geçebiliriz.

Bizim kültürümüzde Fatiha suresi denilince hemen akla ölüler gelir. Bu münasebetle de her ölünün mezar taşına :"Ruhuna Fatiha" ibaresini yazdırmak oldukça yaygın bir gelenektir.

Toplumumuzdaki hakim inanca göre, en azından üç İhlas bir Fatiha okuyup sevabını geçmişlerinin ruhuna bağışlamak, hayattaki yakınları için ölülere karşı âdeta bir vecibedir, en azından yapılması gereken bir insanlık görevidir...

Biz millet olarak Kur'an-ı Kerim'i, genelde indiriliş amacına uygun tarzda öğrenip bilgi edinmek; Rabbimizi, insan da dahil bütün evreni akibetimizin ne olacağını tanımak ve ona göre bir hayat tarzi seçmek maksadıyla değil de anlamadığımız halde, ibadet ve sevap kastıyla lafzını okuruz. Sonra da, "...bundan hasıl olan ecr-ü mesûbatı evvelen bizzat..." der ve Hz. Peygamber'in ruhundan başlayarak ulemanın, sulehanın ve bil cümle islam ümmetinin... ruhlarına, daha sonra da kendi geçmişlerimizin ruhlarına bağışlarız.

Bizde devam eden bu geleneğe ve yaygın anlayışa göre Fatiha suresi, hayattaki insanlar için değil, sanki ölüler için indirilmiş ve o mânada okunması icap eden bir suredir.

Halbuki, bütün olarak ne Kur'an'ın ne de Fatiha suresinin indiriliş amacı ölülerdir. Asıl amaç hayattaki insandır; onun hidayetinden /kılavuzluğundan yararlanarak insanî özelliklerini ve şerefini korumak, Cenab-ı Hakk'ın rizasına uygun bir dünya hayatı yaşamaktır.

İşte müslümanların Kur'an hakkındaki bu yanlış telakkisinin, Kur'an-ı Kerim'in ruhu ve özü diyebileceğimiz Fatiha suresinin de manasına uygun düşmeyen bir tarzda değerlendirilmesine sebep olduğu açıkça görülmektedir.

Yukarıda da değindiğimiz gibi bu sûre, namazların her rekâtında veya namaz dışında bilinçli /şuurlu olarak ve manasını da bilip zihninden geçirerek okuyan mü'minler ile Allah arasında önemli bir bağ kurup yeni bir sözleşmenin /ahdin yapılmasını sağlamaktadır.

Ölüm olayı ve ölülerin bulunduğu ortamlar sebebiyle Fatiha'nın okunması ise, ölümü hatırlayıp aynı akıbetin yarın, belki de daha yakın bir zamanda bizim de başımıza geleceği düşüncesiyle imanımızı hatırlayarak Yüce Mevlamız ile hemen, orada yeniden iletişim kurup ezeldeki sözleşmeyi yenilemek için olmalıdır...

Fatiha'nin yukarıda verdiğimiz mealinden de anlaşılacağı gibi kişi, bu sureyi bilinçli olarak okurken Alemlerin Rabbi Allah'a hamd ediyor, kendisine yönelik sayısız nimetleri sebebiyle O'na şükrediyor ve uluhiyyet ve rububiyyet sıfatlarıyla O'nu övüyor; Allah'ın yüce, eşsiz ve emsalsiz bir İlah, saygı değer, şerefli bir Rabb olduğunu gönülden ifade ediyor; her şeyin ancak O'nun Rahman vasfı ve yaratılmışlara merhameti ile varlığını devam ettirebildiğini ikrar ve ifade ediyor; dünya hayatı sona erdikten sonra kurulacak olan hesap gününüde Mülk'ün ve Emr'in sahibinin yine O olduğunu, O'nun izni ve dilemesi olmadıkça hiç bir şefaatin ve şefaatçinin olamayacağını söylüyor.

İşte bu bilgi ve imanın sonucu olarak da âdeta şöyle demek istiyor: Allah'ım! Seni, başka hiç bir varlıkta bulunmayan bu üstün ve yüce vasıflarınla tanıyorum. Alemlerin /tüm yaratılmışların olduğu gibi benim de dünya hayatındaki varlığım, varlığımın devamı, ölümüm de dahil her şeyimin senden olduğuna şüphesiz inanıyorum. Ahirette beni tekrar dirilterek dünya hayatında yapıp-etmelerimle hesaba çekip, amellerimi değerlendirecek yegâne hâkimin sen olduğunu şeksiz olarak tasdik ediyorum... Senin eşinin, denginin ve benzerinin olmadığına imanım tamdır.

O halde ben, niçin senden başka bir rabb edinip de onun önünde eğileyim ki?!... Ben senden başka tanrı tanımıyorum... Aklını kullanmayan cahil, dinsiz ve inkârcıların yaptığı gibi nefsî arzularıma, yaratılmış hiç bir varlığa asla tapmıyorum.

Bundan dolayı ey Rabb'imiz! "Biz inanlar, sadece sana ibadet ediyoruz ve sadece senden yardım diliyoruz!..."

Bu ifadeleri ile kul ezelde, Elest Bezminde (Bkz.A'raf, 7/172-173) Allah'la kendisi arasında akdedilmiş olan kulluk sözleşmesini ve sâdece O'na ubudiyetteki /kulluk kesin kararlılığını tekrarlayıp yineledikten sonra bu imanını devam ettirebilmesi için adeta şöyle yalvarması gerekiyor: Rabbimiz! Bu iman ve bu ikrarımızla birlikte hayatımızı, haber verdiğin yakîn /ölüm gelinceye kadar sürdürebilmemiz için senin hidayetine, yani yol göstermene ve bizi doğru yolda muvaffak kılmana sonsuz ihtiyacımız var. Bizi nefsimizin, çevremizin ve şeytanın eline bırakma!

Bizi, Doğru Yola, gazap ettiğin fasıkların ve doğru yoldan sapmış olan kâfirlerin dışında özel nimet verdiğin Nebilerin, Sıddîklerin, Şehitlerin ve Salihlerin yolu olan Sırat-i Müstakime ilet!

Bizce Fatiha Suresinin ölü ile değil, ölümlü insan ile ilişkisi işte bu olmalıdır. Sevabı, yani bu sureyi okumanın karşılığı ise, bu sureyi uyanık bir kalp ve bilinçle okuyan kimsenin Allah ile sözleşmesini yenilemesidir. Ayrıca şuurlu bir mü'min olarak yaşamanın insana sağlayacağı manevi doyum /itminan ve haz da karşılık /sevap olarak kâfidir... Bunun ötesi Allah'a kalmıştır. O'nun lütfunun ve ihsanının sınırı elbette yoktur! O, dilediği şeyi yapmakta serbesttir...

Değerli okuyucularım, bundan sonra Fatiha suresini bu bilgi ve bilinç ile; sâdece namazda değil, kendimizi yalnız hissettiğimiz her yerde okursak, inanıyorum ki Allah, bu iman ve amelimiz sebebiyle bize ve bizi yetiştiren annemize, babamıza, hatta bizde emeği olan her kimseye rahmet edecektir...

Şimdi ilk işimiz, Fatiha suresinin yukarıda verdiğimiz mealini ezberlemektir...

Not: Bu yazıda, daha geniş bilgi edinmek istenilen hususlarda, bizim “Beş Surenin Tefsiri”, Fecr Yayinevi, Ankara, 1999, isimli eserimizden yararlanılabilir.

 

Site tasarımı Mehmet Akif Duman

Elektronik posta adresi