Prof. Dr. Mehmet Zeki Duman

AKRABA EVLİLİĞİ

Ey Nebi! Ücretlerini /Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana lütfettiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını, bir de peygamber nikahlamayı kabul ettiği takdirde müminlerden ayrı, sırf sana mahsus bir hüküm olarak kendisini  Nebi'ye hibe eden mü'min kadını almanı helal kıldık. Biz, bir sakınca olmaması maksadıyla sana ve eşleriyle cariyeleri hakkında mü'minlere neyi farz kıldığımızı bilerek yaptık. Allah çok bağışlar, çok esirger."

 ÜCRET: Evlenme esnasında söz konusu edilen "Ücret" sözcüğü, Kur'an-ı Kerim'de hep mehir anlamında kullanılmıştır, satın alınan ya da kullanılan bir şeyin bedeli anlamındaki ücret anlamında değil.

"Sağ elinin sahip olduğu" sözü, Kur'an-ı Kerim'de savaşta elde edilen ganimet anlamınadır. Ganimet, bilfiil savaş sonunda elde edilen eşyanın genel adıdır. Fey ise, savaş yapılmadan, Allah'ın bir lütfu olarak düşmanın boyun eğmesi ve teslim olması sonunda, zahmetsizce elde edilen eşyadır.

 "Kendisini Nebi'ye hibe eden bir kadın..." Ayetin devamında da açıklandığı üzere bu hüküm tamamen Hz. Peygambere özgü bir hükümdür. Hibe yoluyla nikâh, diğer mü'minler için söz konusu değildir.

Hz. Peygamber hibe yoluyla hiç bir kadını nikâhlamadığı gibi ganimet olarak elde edilen kadınlardan hiç biriyle de evlenmedi. Bu hükümler, sırf Rasulüllah'ın kimlerle evlenebileceği hususundaki çerçeveyi belirlemek içindir.

 YAKIN AKRABA EVLİLİĞİ MESELESİ

 Allah Tealâ, tefsir etmeye çalıştığımız bu âyette Hz. Peygamber'in nikâhlayacağı kadınları belirleyip sınırlandırırken aynı zamanda, Rasulüllah'ın amcasının, dayısının, halasının ve teyzesinin kızları ile de evlenebileceğini açıkça ifade etmiştir. Bu konu, evlenmek yasak olan kadınların kimler olduğu açıklanırken Nisa sûresinin 23-24. âyetlerinde tüm inananlar için de ifâde edilmiştir.

 Bu âyetlerden anlaşılıyor ki, şâyet süt kardeşliği  söz konusu değilse (93) bir Müslümanın amcasının, dayısının, halasının ve teyzesinin kızı ile evlenmesinde İslâm dini açısından hiç bir sakınca yoktur. Nitekim Hz. Peygamber, halasının kızı Zeyneb binti Cahş el-Esedî ile evlenmiş, kızı Fatıma'yı da amcası Ebu Talib'in oğlu Hz. Ali ile evlendirmiştir. Bütün bunlar da gösteriyor ki amca, dayı, hala ve teyze kızları ile oğlanlarının, istedikleri taktirde birbirleri ile evlenmeleri Din açsından câizdir. Ancak bu bir zorunluluk değildir. Fıkhın, bu konudaki özel terimi ile söyleyecek olursak,  evlenmek isteyenlere bu, bir ruhsattır, azîmet  değil.

İçinde bulunduğumuz asırda genetik ilminin hızla gelişmesi sonucu  modern tıp bilimi yakın akraba evliliğinin bir kısım hastalıkların, özellikle sakat doğumların sebepleri arasında olduğunu tespit etmiş bulunuyor. Bu nedenle yakın akraba evliliği, yani amca, dayı, hala ve teyze kızları ile oğlanlarının birbirleri ile evlenmeleri, sakat doğumlara sebep olma riskini, yabancılarla evliliğe nispetle daha fazla taşıdığı gerekçesiyle sakıncalı görülmektedir.

 Konuyu genetik ilminin bir uzmanından aldığımız bilgi ile ifade etmek gerekirse, deniliyor ki: döllenme olayından sonra her hücrede 23 babadan sperma yoluyla 23 de anneden ovum yoluyla gelen toplam 46 kromozom olmalıdır. Bu sayının bir fazlası ya da eksiği kromozomların bozuk olduğunu gösterir ki, bundan çocuk meydana gelmez.

23 çift kromozomun tamamında, doğacak çocuğun karakterlerini belirleyen yüz, yüz elli bin gen olduğu tahmin edilmektedir. Anneden gelen kromozomlardaki aynı karakteri meydana getirecek olan genler ile babadan gelen kromozomlardaki aynı karakteri meydana getirecek olan genler bir birine eşit olmalıdırlar. Şayet karşılıklı genlerden biri diğeri ile aynı nitelikte olmazsa, o hücrenin görünüş bakımından normal olmakla beraber riski taşıdğı söylenebilir. Aynı karakteri meydana getirecek olan karşılıklı genlerden her ikisi de normal olmazsa onlardan doğacak çocuk mutlaka sakat olur.

Bu anlatılanları  simgesel olarak şöyle izah edebiliriz: Diyelim ki babadan gelen kromozom ile anneden gelen kromozomlardan gözü meydana  getirecek olan karşılıklı iki genden sağlıklı / hastalıksız geni 'A', hastalıklı geni  ise  "a" ( küçük a) ile gösterelim. Anne ile babadan gelen gözü oluşturacak genlerin her ikisinin de "A" olması halinde çocuk 'AA' ile gösterilebilecek olan ve tamamen sağlıklı olan bu genler, yeni doğacak çocuğun gözlerinin normal olduğunu gösterir. Babadan gelen kromozom ile anneden gelen kromozomlardan gözü  meydana getirecek olan karşılıklı genlerden babanın geni 'A' annenin geni(küçük) 'a' ise, babanın geni baskın geleceği için 'Aa' olan bu genler( ki tersi de olabilir), görünüşte normal olmakla beraber bu çocuk gözle ilgili bir hastalığı taşımaktadır.

 Babadan gelen kromozom ile anneden gelen kromozomlardaki gözü meydana getirecek olan karşılıklı genlerden, mesela her ikisi da 'AA' olması gerekirken hem babanın geni 'a' hem de annenin geni 'a' ise, bunlardan doğacak çocuğun gözünü  meydana getirecek olan karşılıklı genleri 'aa' olur ki, bu kesinlikle hasta ( söz gelimi körlük vb.) bir gözün ortaya çıkması anlamına gelir. 'Aa' şeklinde gösterebileceğimiz hastalığı taşıyan ama hasta görünmeyen  genlere sahip kişi, aynı özelliği taşıyan birisi ile evlendiği zaman, bunlardan doğacak çocukların sakat olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu durum yani hastalıklı geni (Aa) taşıyan birisinin tüm yakın akrabaları arasında, normal popülasyona göre hastalıklı geni taşıma ihtimali daha yüksek olduğundan; hastalıklı geni taşıyan birisinin evlenmeyi arzu ettiği yakın akrabasında da aynı hastalığı taşıma ihtimali kendisinin taşıma ihtimaline yakın veya eşit oranda olabileceği için, bu evlilikten doğacak çocukların sakat olma ihtimali; hastalıklı geni taşıyan birisinin, akrabası olmayan herhangi birisiyle evlendiğinde sakat çocuk olma ihtimaliyle mukayese edilemeyecek kadar yüksektir.(94 )

O halde İslam Dini'nin bu ruhsatı ile genetik biliminin verileri birbiriyle çelişiyor denilebilir mi?

Modern tıp, her sakat doğumun mutlak sebebi, yakın akraba evliliğidir' demediği gibi, her akraba evliliğinden doğan çocukların sakat olarak doğmadıkları da bir gerçektir. O halde modern tıbbın söylediğini yeniden gözden geçirmek gerekmektedir: "Yakın akraba evliliği, yani amca, dayı, hala ve teyze kızları ile oğlanlarının birbirleri ile evlenmeleri, sakat doğumlara sebep olma riskini, yabancılarla evliliğe nispetle daha fazla taşımaktadır."

Bundan anlaşılıyor ki risk var ise, sakınca da vardır. Şâyet böyle bir risk yoksa, yani evlenecek adaylardan her ikisi de, soydan gelen bir hastalığın etmenini taşımıyorlarsa, bunlardan doğacak çocukların yakın akraba evliliğinin sebep olduğu bir sakatlık ya da hastalık ile dünyaya gelmesi ihtimali de söz konusu değildir. Kaldı ki, aynı risk, aynı hastalığın etmenini taşıyan yabancıların evlenmesi halinde de söz konusu olduğuna göre, sakat doğumların, birebir asıl sebebi akraba evliliği değil, eşlerin ikisinin de aynı hastalığın etmenini taşıyor olmasıdır...

O hâlde rahatlıkla denilebilir ki, İslam Dini'nin bu konuda evlenmek isteyenlere ruhsat vermesi, kesinlikle genetik bilimi ile çelişmemektedir. Arada tek bir problem kalıyor. O da bu riski taşıma oranı akraba evliliklerinde, yabancılarla evlenmelere nispetle daha fazla olmasıdır.

 Bu problemin de yine modern tıp biliminin sunduğu imkânlarla ortadan kaldırıldığı söylenmektedir. Şöyle ki, sâdece yakın akraba çocukları değil, birbiriyle evlenmek isteyen gençlerin hepsi, evlenmeye karar vermeden önce, en yakın modern tıp merkezinde yaptıracakları bir gen tayini ile böyle bir riski taşıyıp-taşımadıklarını öğrenebilirler. Şâyet böyle bir risk var ise, duygularını değil, aklı ve bilimin şaşmaz gerçeklerini ön plana çıkararak kesinlikle birbirleriyle evlenmekten vazgeçmelidirler. Çünkü bundan sonra ortaya çıkacak olumsuzluklardan kader değil, tamamen eşler sorumludurlar!...  Ama yapılacak tahlil ve tetkikler sonunda, evlenmek isteyen gençlerden her ikisinde de hiç bir risk görülmemiş ise, isteyenlerin evlenmelerine de engel olunmamalıdır.

 

Site tasarımı Mehmet Akif Duman

Elektronik posta adresi